3 Mart 2012 Cumartesi

herkes tanıdık aslında nasılsaa...

baş belası final haftasında ders çalışamama durumumun iki altarnetifinden biri dışarı çıkmak,diğeri de ewde boş boş gereksiz işler peşinde koşturmak.Vicdan meselesi zaman zaman devreye girince dışarı çıkmayı şeytani bir caydırıcı unsur farzettiğimden boş işler yardımıma koşuyor:)Böyle bir zamanda gerekli bir araştırmanın peşine düştüm.Okulum ve Eskişehir merkezli öğrenci dağılım tablosu oluşturdum nihayet istatistiği alnımın akıyla verebildiğimden.Asıl öğrenci sorumluluğunun bu olduğunu düşünüyorum ayrıyeten.Finansal tablo analizlerini,pazarlama ilkelerini,iktisat teorilerini,kalkınma planlarını,verginin hukukunu:(,kamunun maliyesini ,üretimin yönetimini ingilizce versiyonuyla bilmek dışında herşey cezbedici şuan, affedin.Yaklaşık dört yıldır dewam eden öğrenci yaşamımdan çıkardığım en gerçek verilere dayanan sonuç:bu şehirde yaklaşık bilmem kaç binin üzerinde öğrencisi olan okulumdaki kişileri kendi yakın arkadaşlarını içeren 7'şer kişilik gruplara ayırdığımız zaman tüm gruplardan birbirini tanıyan en az bir kişi çıkıyor.GERÇEKTEN:)Yani hiç kaçışın yok,kendi yakın arkadaşına hiç tanımadığın sadece 6 kişi aracılığıyla ulaşabiliyorsun.Sonra 'nasıl yani,ne alaka,bu nasıl bi bağlantı' gibisinden tepkiler yükselsede durum kolay alışılabilir cinsten .İyisimi Eskişehirde yolda özellikle üniversite,doktorlar ve adalar caddesinde yürürken öğrenci olduğunu düşündüğünüz her bir kimseye gülümseyin selam verir gibisinden...çünkü nasıl olsa bir gün bi şekilde tanışacaksınızdır...

yalandan kim ölmüş

ozledigim seslere kavusuyorum yavas yavas...aslinda bi yandan kendimi ingilizcedeki ''get'' kelimesi kadar derbeder hissetmiyor degilim ama muhim degil  sigara almaktan daha kolay kosullarda alabildigim konverslerine  kurban bu ulkenin;pasaportla yapisik yasamak nasil zor diyemem yani ... ayrica ''excuse me'' ikilisi bu kadar ucuz mu,ota boka kullaniyorsunuz arkadasim...insan tanimak guzel seydir derdi buyuk buyuk annem;cocuk aklimla sordugumu bilirim ''nine,kac tane insan vardir su dunyada?'' diye... o da ''ne bileyim ben bizim karsi komsu Sevim teyzeden basla saymaya iste ömürlük kadindir'' derdi . Kinaye ile  çerçeveledigim zaman hep hosuma gitmistir bu diyalog nedense!!!  Gordum,tanidim,begendim,tamam sizi omur boyu unutmayacagim ama  azad edin de gideyim yahu özlediğim çok fazla şey var ya da beni tutsak edin hiç bırakmayın çok da dert değil özlemlerim,o kadar iki arada kalmışlıktayım anlıyorsunuz değil mi? ...Turk hayranligiyla beni tavlamaya calisan,ki bunda başarılı olan, 'yakisikli' zenciden tutunda yolda insan gorunce geri geri gitmeye baslayan  saygideger suruculer ,hic dert etmeyin   hafizamdaki  yeriniz coktan ayrilmistir ozel bir kosede...turkiyede sadece bayramlari ozlememis olmam sorgulanabilir,bayramda sizinle olmak isterdim desem o da yalan torbasindan bi tutam kelime toplulugundan ibaret olur ki gerek yok.Ama ben 9 eylulde izmiri  cok severim,cok samimiyim ...bir suru haller icindeyim en iyisi susmak..herkesi seviyorum ...see you soon

sabah 5 suları yüksek dozda şımarıklıktan grip olan üniversite öğrencisi E.Ş

herkesin üçüncü boyutu kendine ait olmalı,dokunulmaz fanuslara ihtiyaç duyulmaksızın
şımarmaya yüz tutmuş afacan ruhumu gökyüzüne salmak istiyorum şuan;yoksa yazmak durumundayım
düşlerin efendisindeki hastane çamaşırcısı Madeleine'nin kışkırtıcı tavırlarında buldum kendimi
derken sarmaşık şekline bürünüverdi hayatlar,başı ya da sonu belirsiz gibi
ne farkederki aslında başında da ben varım sonunda da
seviyorum kendimi,son derece küstah bir edayla eklemek isterim
maça asıyım ben ya da bir kraliçenin tacı,eksikliğinde bütüne bir anlam verilemeyecek türden
bu durumda görmek olabildiğince derin bir mevzu oluveriyor..
düşünmek tabiki de yetersiz...
dilerseniz,varsa,zülfikarlarınızı kuşanın
belki ozaman anlam yükleyebilirim size
tanrıya şükür ki onlar var biliyorum,
hayatımda hiçbir zaman eksik kalmasın istediğim diyaloglara sevgilerle...

memories of the relationship between USA,Trabzon,Sivas,Kayseri,Malatya,Adana,Antalya,Eskişehir,İzmir & me

 it is something like a quotation from a speach of a psychoanalysis...tells just the same things i felt while i was travelling with my  confused mind and tired body.i made a lot of mistakes  that are  so according to others not me  and then  offended myself .thats not a problem for me about my  personality,nothing more than  bad timings...there is a big harmony of good and bad feelings with responsibilities of the actions to be taken that i dont care.I just dont know,there is something dark and colorful inside me,i hide it certainly.I dont talk about it too much but its there always.Its just like a second  passenger,when she is driving i feel alive.I dont fight her,i dont want to.She is the only one i love and nothing else could love me that much even especially not me.

1 Mart 2012 Perşembe

Mail Arşivi İçeriği Farketmeksizin Gülücüklere Gark Eder Adamı !!

Bak şimdi beni dikkatlice oku,elimde poşetler dolusu  çöplerle çıktım kapıdan.Ayakkabı giymeye çalışırken(ayağımda çorap da yok)bir ses yükseldi arkamda "çaaaaaaaaaaat".Dönmek istemedim arkama ama bir şeyler canlandı zihnimde dejavu tarzında.Çünkü ben bunu bir kez daha yapmıştım ama koşullar daha iyidi enazından gündüz saatleri ve mevsimlerden yazdı.Sokakta kalmak daha eğlenceliydi yani.Şansıma şans katan konu ise ara tatil olduğundan Eskişehir'de kimseciklerin kalmamış olmasıydı.Neyse ben dumur oldum ve çıplak ayaklarla alt komşuya gittim.Rengim sanırım atmış ki uykusundan uyandırdığım kadın telaşlandı su falan içirdi 'sakinleş kızım hallederiz' gibi teselli cümleleri kurdu kısa kısa..Sonra kadının babasıyla çıktık dışarı anahtarcı aramaya(kıyafet konusunda tekrar açıklama yapamayacağım turuncu tweety pijamalarım diyeyim sen anla ama neyse ki montum benimleydi).Ne para ne telefon hiç bir şey  yok.Baktık bizim buralarda anahtarcı falan yok...Sonra Sewcan geldi aklıma evdedir diye düşündüm ve amca ile Sevcanlara yol aldık kar kıyamette.O arada tabiki de  kanka olduk,kaçar mı.Sewcanlarda msn e falan girdim bir çare bulurum diye, Samet bir anahtarcı tarif etti.Gecenin 1 inde çıktım daldım cengiz topele..baktım kapalı anahtarcı..numarası vardı kapıda normalde ezber özürlü olan ben numarayı hemen attı hafızaya.Telefon edicem ama edecek yer yok olsa da para yok.Sonra bir baktım ki montumun iç cebinde dört köşeye benzer bir cisim var bir de baktım kredi kartım:)Mutluluktan havalara uçucaktım o an..Gittim doğru hsbc nin atm sine 10 YTL  çektim telefon edebilmeek için.Oradan bir markete girdim aradım numarayı..Adama kanal 26 nın oraya gel dedim anlaştık 20 dk.ye.Sonra ben koştura koştura kanal 26 nın oraya gittim.Bacaklarımda derman kalmamıştı ki iki travesti ve onlarla pazarlık yapan bağ bozumu gibi adamı görmek topuklamam için çok geçerli bir güç kaynağı oluverdi o an.Adamı buldum ve eve getirip açtırdım kapımı..Kapı açıldığında kendimi altınlarla dolu mağaranın kapısını açan Ali Babanın mutluluğunda hissettim:)O mutlulukla çilingirciye pazarlıkla zar zor anlaşabildiğim 30 YTL yi de verdim.O sıra koymadı ama şimdi şimdi çok koymaya başladı o para.Bir de enterasan olan ne biliyor musun bugün beni arayıp " işini bitirmeden neden dönüyorsun" diye çıkıştığın Tedaş'ta o görmeye tahammül edemediğim kuyruğa girip yatırsaydım faturaları çilingire ne verebilirdim onu hiç ama hiç kestiremiyorum.İşte böyle sevgilim.Sonuç:eğer "ben senin şansına güvenmiyorum, burda bitirelim " diyorsan sana saygı duyarım.(Ocak 2008)